Her hafta bir siyasi partiyi anlatmaya çalışacağım.

1990 yıllarında ülkemiz pkk terörü ile mücadele ederken, siyasi partilerde de dağınıklık söz konusuydu.Hatırlanacağı üzere, Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olması ile ANAP taki genel başkanlık mücadelesi ve sonrası partinin erimesi, Turgut Özal'ın vefatından sonra Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı ve DYP nin başına Tansu Çiller'in gelmesi ile parti içindeki muhalefet,

Bu ve benzeri şartlardaki xoraki koalsyonlar, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'in için yolsuzluk iddiaları ve mecliste karşılıklı aklanmaları, 28 şubat dönemi, DSP-MHP-ANAP  koalisyon hükümeti ve Bülent Ecevit'in hastalığı, ekonomik kriz, erken genel seçim, Cem Uzan gibi sahtekar ama çok paralı birinin parti kurup seçime girmesi,

Böyle bir ortamda ülkemizde siyasi partiler darmadağın olmuş ve bu aşamada 28 şubat darbe girişimi ile iktidara getirilemeyecek imajı verilen Saadet Partisinin kadrolarından bazı etkin isimler Turgut Özal misali kadar olmazsa da benzeri dört eğlim kurgusu  ile ''milli görüş gömleğini çıkarttık'' söylemi ile kurulan Ak Part, Dyp ve Mhp nin kıl payı barajı aşamaması sonucu iktidara gelmiştir.

İktidarda kalabilmek, ideallerini gerçekleştirebilmek için, bazı güçlerin destsğine ihtiyacının olduğunu bilen Ak Parti yönetimi İçerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yüksek yargı organlarının, birokrasinin, sermaye güçlerinin kendlerinin desteklemeyeceklerini tahmin ettikleri için, bana göre Avrupa ve ABD den destek arayışına giderek ortak noktalarda uzlaşı aramış ve bunu da bulmuştur.   

Ayrıca yurt içinde Saadet Partisi tabanından destek bulamayacağını bilmesinden dolayı, bu kadar tehlikeli olabileceğini tahmin etmediği Fettullah Gülen ile dayanışma çerisine girmiştir.                 

 Bu ilşkiler ile darbe ihtimallerini ortadan kaldırdıklarını düşünen Ak Parti yönetimi, Fettullah Gülen'in önerdiği isimleri güçlü makamlara getirerek bürokraside ordu içinde ki sıkıntıları aştığını aşacağını tahmin etmiştir.Ayrıca güçlü bir sermaye ile yeni iş adamları yaratarak bu kısımdaki eksikliği de gidermeye çalıştıklarını düşünmüşlerdir.                                       

 İlk yıllar  ABD ve Avrupa ile iyi ilşkiler içeisinde olan Ak Parti, bu dış çevrelerin baskısı ve telkini ile birlikte, kendi inançları ile de bağdaşan ÜMMETÇİLİK yaklaşımı  ve ayrıca BOP projisi ile bir verip iki alma ümidi ile pkk sorununu halletmeye çalışmışlar, bu doğrultuda çözüm süreci denen uygulamaya geçmişlerdir.                                                                       Ancak zaman ilerledikçe ABD nin Avrupa'nın gerçek niyetleri görülmeye başlamış, Feto denen caninin asıl amacı anlaşılmış, pkk terör eylemlerinin çözüm süreci gibi safsatalar ile halledilemeyeceği anlaşılmış ve bu politikalardan vazgeçilmeye başlanmıştır.      Fakat bu tecrübelerin elde edilme süreci ülkemize çok pahalıya mal olmuştur.                                       

Ülkenin ve milletin bütünlüğünde, dış politikada, milli savunma sisteminde,Türk Silahlı Kuvvetlerde, Milli Eğitimde, tarım ve hayvacılıkta yapılan hatalardan yanlışlardan ders alındığı, yeni stratejiler belirlenerek olabildiğince doğru şeyler yapılmaya çalışıldığını görüyor ve bunların gerçek olduğuna inanmak istiyoruz.                                                                                 

Ak Partinin bunca olumsuzluklara rağmen seçim katbetmeden bu günlere kadar büyük bir oy oranı ile iktidarda olmasında Sn Recep Tayip Erdoğan'ın liderlik, karizmatik, kararlılık gibi vasıfları ile birlikte, sürekli kamu oyu araştırması yaparak vatandaşın nabzını tutmasını ve ona göre politika ve söylem geliştirmesi, insanlarla bir bir muhatap olması, kendi grubuna ve partililerine vefalı olması onları her bir şekilde değerlendirmesi en büyük etkenlerdendir.                                                                     

Ak Parti kadrolarının Sn Recep Tayip Erdoğan'a ayak uydurabilmesi, danışmanlarının birikimli donanımlı ülke millet menfaatini gözeten ve ''siz iyisini bilirsiniz'' değil de gerçek danışmanlık yapmaları halinde Ak Partinin başarısının daha uzun yıllar süreceğini en azından Sn Recep Tayip Erdoğan'ın sağlığında başarının devam edeceğini düşünüyorum.